21 Şubat 2014 Cuma

FAS I / Rabat-Tanca-Meknes

  Fas'a gitmemize daha 3 ay var derken, göz açıp kapayıncaya kadar zaman geçmiş ve Fas seyahatimizin günü de nihayet gelmişti.Uçuşumuzdan birkaç saat önce kaçırılan Ukrayna uçağı yüzünden stresli zamanlar geçirmiş olsak da nihayetinde sabah saatlerinde Casablanka'ya ulaştık.

Yaklaşık 1 saat süren otobüs yolculuğunun ardından ilk günümüzü geçirecegimiz Fas'ın  başkenti Rabat'taydık. Yolumuzun üzerindeki bir pastanede yaptığımız kruvasanlı ve nane çaylı kahvaltıdan sonra Rabat gezimiz başlamıştı.
Rabat; Fas'ın kuzey batısında yer alan, Muhavvidler döneminde ordugâh olarak kurulan daha sonra kasaba haline gelmiş ve 1912 yılında Fransızlar bölgeyi ele geçirince de Fas'ın başkenti olmuş.



5.Muhammed Türbesi, 2. Hasan Kulesi ve şehir surları Rabat'ta ilk gördüğümüz yerlerdendi.
5. Muhammed, 1952'de amcası tarafından Fransa'yla imzalanan manda anlaşması ile sürgüne gönderilmiş ve  2.5 yıl süren sürgün hayatının ardından tekrar tahta geçmiş ve 1961'e kadar tahtta kalmış; ölümünün ardından da fotoğraftaki anıt mezar yaptırılmış.


1170'li yıllarda (Muhavvidler dönemi) dönemin siyasi iktidarı çok büyük bir cami yapmak istemiş ve inşaatına da da başlanmışken, yaşanan iç iktidar mücadelelerinden dolayı cami inşaatı durdurulmuş ve önüne yeni bir cami inşaatına başlanmış. Halka sunulan gerekçede ilk yapılan caminin kıblesinin yanlış yöne baktığı, bu yüzden yeni cami yapıldığı söylenmiş ama rehberimiz bunun doğru bir gerekçe olmadığını söyledi.Eger ilk planlanan cami bitirilebilseydi Endülüs'deki Kurtuba cami, Marakes'deki Kutubiye Cami ve Hasan Kulesi aynı siyasi iktidar ve aynı mimar tarafından yapılan yapılar olabilecekken iç çekişmeler buna fırsat vermemiş malesef.   


        Rabat Şehir Surları ve yapılamayan cami kalıntıları
Fas genelindeki 21 Kraliyet sarayından biri de Rabat'taki Kraliyet Sarayı; Fas da tıpkı İngiltere'de olduğu gibi Parlementer Monarşi ile yönetiliyor. 330 milletvekilinden 297'sinin halk tarafından seçildiği geri kalanını kralın atadığı bir Krallık devleti.Şu an devletin başında Kral 6. Muhammed var ve yine rehberimizin anlattığına göre halk kralını çok seviyor ve oldukça mütevazi olduğu için de "fakirlerin kralı" olarak anılıyormuş...

                                                     Kasbah Oudia Kalesi ve Medina

 Surların iç tarafına geçtiğinizde burda bambaşka bir hayat olduğunu görebiliyorsunuz; İslâm medeniyetinin özeti gibi aslında, dışardan bakınca sade ama içerde ihtişamlı..
Benim burada öğrendiğim bir başka şey de, bizim tamamen Fransız kültüründen geldiğini zannettiğimiz ferforjenin, aslında Fas'lılar tarafından 600-700 sene önce saray parmaklığı olarak kullanıldığı ve bunu keşfeden Fransızların kendilerine maletmiş olduğuydu.

         Surların diğer tarafı; Fas'a hayat veren nehirlerden olan Ebu Rakrak Irmağı..


İlk gün şaşırdıgım ama sonrasında deve kafası bile gördüğümde etkilenmeyecek hale geldiğim görüntülerden biri :))


Daracık Tanca sokakları;

Ve o daracık sokaklarda kurulan evlerde bizi seyreden bir Tanca'lı :))


Cape Spartel Deniz Feneri; Atlas okyanusu ile Akdeniz'in buluştuğu Cebel-i Tarık boğazına kurulan Fener, hava müsait olursa  okyanusun öte yakasındaki İspanya görülebilirmiş; başka zamana inşallah.

 

Herkül Mağarası; suların aşındırmasıyla doğal olarak oluşan ve adını yarı insan yarı tanrı olan mitoloji kahramanı Herkül'den alan mağaranın en büyük özelliği Afrika haritası şeklinde olan mağara ağzı.


Avrupa, ressam, yazar olarak bilinen ama aslında ajanlık yapmak amacıyla doğu ülkelerini gezen insanlar vasıtasıyla Tanca'yla tanışıyor. Bunlardan biri de çivit mavinin mucidi olarak bildiğimiz ve Picaso çağdaşlarından Majorel. Tanca bölgesinde neredeyse tüm yapılarda kullanılan çivit mavisini Marakes'e götürüp tamamen kendi buluşu gibi sunan Majorel, böylece çivit mavisinin mucidi oluvermiş..
Şahsiyetlerden bahsetmişken,
Tanca'ya ait en önemli kişiliklerden biri de, Faslılar'ın pek tanımadığı  Orta Çağ'ın en büyük gezgini İbn Batuta.

 
2. günde son durağımız, Unesco kültür mirası listesinde yer alan ve Fas'a "kapılar ülkesi" denmesini sağlayacak güzellikte kapıların bulunduğu ve sadece Muray İsmail'in hükümdarlığı döneminde başkent olabilmiş Meknes.



Meknes, uzunluğu 40 km'yi bulan iç içe geçmiş 3 kuşak surla çevrilmiş ve en iç kısma da savas yada kıtlık zamannında kullanabilmek için oldukça büyük havuz yapılmış.


                                                           El Hedim Meydanı

                                                               Bab Mansur Kapısı

Köleler hapishanesi , savaşlar sonrası esir sayısının artması üzerine, Portekizli esir bir mimara yaptırılan hapishane; fotoğrafta görülen küçük tümsekler hem havalandırma hemde aydınlık için kullanılmış.

   Hapishanenin içi; buradan şehir surlarının içine ulaşımın sağlanması için kapılar ve tüneller  yapılmış.

Muray İsmail Türbesi; Peygamber efendimizin torunlarından Hz.Hasan soyundan gelenlere Şerif; Hz. Hüseyin soyundan gelenlere ise seyid deniyor. Muray İdris Fas tarihini şeriflik kurumunun üzerine inşa ediyor.
 Hanedanlık ülkesi olan Fas'da, 55 sene tahtta kalan Muray İsmail Alavit ailesinin ilk mensubudur. Bir dönem kesintiye uğrayan şeriflik kurumunun tekrar uygulamaya geçmesini ve kökleşmesini sağlıyor.
Fotoğrafta görülen insanlar da Alavit ailesine mensub olan ve türbenin yıl boyunca topladığı bağışlara ilave olarak kralında bir o kadar ilave ettiği yardımı almak için bekleyen aynı kan bağına sahip olan insanlar. Bu topluluk içinde sadece fakir olanlar değil durumu çok iyi olmasına rağmen mensub olduğu aileden dolayı bağış almaya hak kazanan insanlar var. Bu aile, Fas'ın itibarlı ailesi ve Arap dünyası içinde de en uzun süre tahtta kalan ailesiymiş.

Artık hava kararmaya başlamış ve öğrendiklerimden sonra kafamda oluşan deli sorularla Fes yollarına düşmüştük bile; bakalım Fes, Cazablanka ve Marakes bizlere neler öğretecek...
 










4 yorum: